Borçlar Hukuku, gerçek ve tüzel kişilerin arasında borç adı verilen hukuki ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Hukuk düzeni karşısında eşit nitelikte olan gerçek kişilerin ve tüzel kişilerin birbirlerine karşı borçlu konumda oldukları her türlü hukuki ilişki, Borçlar Hukuku’nun konusu içerisine girmekte olup, borçlara ilişkin hükümler, genel ve özel nitelikleriyle kanunla düzenlenmiştir.

1926 tarihli 818 sayılı Borçlar Kanunu, 11/01/2011 kabul tarihli, 04/12/2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6098 sayılı “Türk Borçlar Kanunu” ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Türk Borçlar Kanunu, Türk Medeni Kanunu’nun tamamlayıcısı niteliğinde olup; Kişiler Hukuku, Aile Hukuku, Miras Hukuku ve Eşya Hukuku alanlarından sonra Medeni Kanun’un beşinci kitabı olarak görülmektedir. Dolayısıyla Türk Medeni Kanunu hükümlerinin de borç ilişkilerinde geçerli olduğu kabul edilmektedir.

Kişilerin birbirleriyle her türlü sözleşmeyi yapabilmeleri hususunda özgür olduklarını belirten Türk Borçlar Kanunu’nun 26. maddesinin hukuk düzeni içerisinde bir takım sınırlamaları mevcut olup, bu sınırlamalara uymak kaydıyla her şekilde sözleşme yapma veya yapmama konusunda kişiler hukuk düzenince özgür kılınmıştır. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu’nda her türlü borç ilişkilerine uygulanacak temel hükümler, genel hükümler başlığıyla düzenlenmiştir. Söz konusu genel hükümler; borç ilişkilerinin nelerden kaynaklandığı, borç ilişkilerinin nasıl ve ne şekilde doğduğu, borç ilişkilerinin ne şekilde sona ereceği, bir tarafın borcunu ödememesi halinde ne gibi yaptırımlara tabi olacağı gibi bir çok hüküm içermektedir.

Nitekim borçların tarafların birbirlerine uygun irade beyanlarının ortaya konulmasıyla, yani sözleşmeyle kurulması mümkün olduğu gibi, haksız fiil sonucunda bir takım borçların da doğması mümkündür. Diğer bir deyişle, taraflar arasında hukuki ilişki olmasa dahi, haksız fiil olarak adlandırılan ve hukuk düzeninin korumadığı bir eylemin gerçekleştirilmesi suretiyle zarar meydana gelen olaylarda, zarar verenin zarar görene olan tazmin borcu da Borçlar Hukukunun konusu kapsamındadır. Öte yandan bir tarafın sebepsiz yere zenginleşirken diğer tarafın malvarlığında azalma meydana getiren ve herhangi bir hukuki dayanağı bulunmayan durumlarda da zenginleşen tarafın diğer tarafa iade borcu doğduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla taraflar arasındaki borçların doğumunun bir çok farklı şekilde meydana gelmesi mümkün olup, bunlara bağlanan sonuçlar kanuni düzenlemeye göre farklılık göstermektedir.

Borçların doğumu, ifa edilmesi ya da edilmemesi ve borçların sona ermesi gibi genel nitelikteki hükümlerin yanı sıra, kanunun ikinci bölümü özel hükümler başlığı taşımakta olup, bu bölümde bizzat kanun tarafından düzenlenmiş sözleşme tiplerine ilişkin hükümler yer almaktadır. Bizzat kanunda düzenlenen sözleşme tipleri, çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Buna göre;

  1. Mülkiyetin devrini içeren sözleşmeler: Bu sözleşmelerde mülkiyetin kesin olarak karşı tarafa geçirilmesi taahhüdü vardır. Satım, bağış ve trampa sözleşmeleri.
  2. Kullandırma ve yararlandırma içeren sözleşmeler: Bu sözleşmelerde geçici bir süre için zilyetliğin karşılıklı ya da karşılıksız olarak karşı tarafa geçirilmesi söz konusudur. Kira sözleşmesi, kullanım ödüncü, tüketim ödüncü.
  3. İş görme içeren sözleşmeler: Bu sözleşmelerde, taraflardan biri bir şeyi yapmakla yükümlüdür. Vekalet, hizmet, tellallık, komisyonculuk sözleşmeleri.
  4. Saklama amacı güden sözleşmeler: Bu sözleşmelerde, alacaklıya ait eşyanın borçlu tarafından bir süre saklanarak sonunda alacaklıya teslim edilmesi söz konusudur. Vedia, ardiye sözleşmesi.
  5. Güvence sağlamak amacı güden sözleşmeler: Bu sözleşmelerde, bir borcun ödenmesi güvence altına alınır. Kefalet sözleşmesi.
  6. Sonuçları talih ve tesadüfe bağlı sözleşmeler: Bu sözleşmelerde edimin ödenip ödenmemesi tesadüflere bağlıdır. Kumar ve bahis borçlarına dair sözleşmeler, ölünceye kadar bakma sözleşmesi.
  7. Ortaklık sözleşmesi: Bu sözleşmelerde, tarafların ekonomik güçlerini ortak amaca bağlı olarak birleştirmesi söz konusudur. Adi ortaklık.

Sözleşme yapabilme özgürlüğünün kanun tarafından benimsenmiş olması nedeniyle kanunda bizzat düzenlenen sözleşme tiplerinin dışında da sonsuz sayıda sözleşmenin üretilmesi ve düzenlenmesi mümkündür.

Nitekim, kişiler arasında borç ilişkisi doğuran olayların farklı kaynaklardan oluşması mümkündür. Örneğin borç ilişkisi bir tüketici işleminden doğabileceği gibi, inşaat hukukunun konusuna giren müteahhitle arsa sahibi arasındaki sözleşme ilişkisinden doğması da mümkündür. Bu nedenle, borçlar hukukunun konusu oldukça geniştir.

Bu nedenle sözleşmelerin düzenlenmesi, yorumlanması ve sözleşmeden kaynaklanan alacakların tahsil edilmesi özel uzmanlık gerektiren hususlardır.

Her türlü farklı borç tipine ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesinde, hukuk yoluyla alacak haklarının talep edilmesinde ve taraf haklarının savunulmasında Bayraktar Hukuk ve Danışmanlık hizmet vermekte olup, uzman kadrosu ve bilgi birikimiyle Bayraktar Hukuk ve Danışmanlık, Erzincan’da Borçlar Hukuku kaynaklı uyuşmazlıklarda en iyi avukatlık hizmetini verebilmek ve müvekkil haklarını korumak adına faaliyet göstermektedir.

Bayraktar Hukuk ve Danışmanlık olarak, Erzincan Avukat ve Erzincan Hukuk Bürosu çerçevesinde Borçlar Hukuku alanında faaliyet göstermekte ve avukatlık hizmeti ile hukuki danışmanlık hizmeti verilmektedir.

Bir Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir